bahis siteleri deauricular.com deneme bonusu fenomenbet fenomenbet giriş fenomenbet mobil betbonusking.com deneme bonusu
maltepe escort ataşehir escort pendik escort kurtköy escort ümraniye escort maltepe escort anadolu yakası escort kadıköy escort ataşehir escort deneme bonusu veren siteler
sakarya escort sakarya escort serdivan escort izmir escort
gaziantep escort bayan gaziantep escort seks hikayeleri erotik film izle gaziantep rus escort gaziantep escort bayan şahinbey escort şehitkamil escort gaziantep escort türbanlı escort
istanbul escort escort bayan escort bayan istanbul escort istanbul escort
Ankara Escort seks hikayeleri sex izle porno video eryaman escort bodrum escort antalya escort bodrum escort bayan alanya escort bayan kayseri escort
bodrum escort izmit escort porno sikis eskişehir escort antalya escort Antalya Escort
bahçeşehir escort esenyurt escort kayaşehir escort halkalı escort arnavutköy escort avcılar escort silivri escort
escort bayan beylikdüzü escort bayan halkalı escort bayan avrupa yakası escort bayan şişli eskort mecidiyeköy escort bayan şirinevler escort bayan esenyurt escort bayan avcılar eskort şirinevler eskort beylikdüzü http://www.ilogak.com/istanbul/avcilar-escort/ http://www.ilogak.com/istanbul/esenyurt-escort/ http://www.ilogak.com/istanbul/atakoy-escort/ http://www.ilogak.com/istanbul/fatih-escort/ http://www.ilogak.com/istanbul/beylikduzu-escort/ http://www.ilogak.com/istanbul/silivri-escort/ http://www.ilogak.com/istanbul/capa-escort/ http://www.ilogak.com/istanbul/findikzade-escort/ http://www.ilogak.com/istanbul/buyukcekmece-escort/
DOLAR 32,4504 -0.15%
EURO 34,8290 -0.66%
ALTIN 2.441,260,23
BITCOIN %
İstanbul
15°

PARÇALI BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ -TEKRAR

DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ -TEKRAR

ABONE OL
9 Ekim 2020 00:19
DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ -TEKRAR
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Prof. Dr. Sertçelik: Kuzey kolda stres devam ediyor, güney kol Marmara bölgesini etkileyecek 

KOCAELİ Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Sismoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fadime Sertçelik, Kuzey Anadolu Fay hattının kuzey kolunda stresin devam ettiğini, güney kolun da uzun süredir deprem üretmediği için Marmara bölgesini etkileyecek bir deprem üretme potansiyeline sahip olduğunu söyledi.  

Kocaeli Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Sismoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fadime Sertçelik, 17 Ağustos ve 12 Kasım depremleri öncesinde ülkenin depreme hazır olmadığını söyleyerek, “Türkiye tarihine baktığımızda 17 Ağustos ve arkasından gelen 12 Kasım depremleri afetlerle ilgili bizim milat olarak tanımladığımız bir tarih. Öncesinde Türkiye olarak biz afete hazır değildik. Bu iki büyük depremde hem can kaybının çok olması ve hem de maddi kayıpların olması ve iki depremle çektiğimiz çileyle kendimize dönüp baktık ve çıkan bilanço çok kötüydü. Afet öncesine yönelik çalışma yapıldı, şu anda çok iyi durumdayız. Yapılan istatistikler ve ekonomik veriler bize şunu gösteriyor; afetten önce yapılacak bir liralık yatırım afetten sonra 10 liraya denk geliyor. Devletin yapması ve vatandaşın yapması gereken çalışmalar var” diye konuştu. 

‘TÜRKİYE’NİN BİR DEPREM ÜLKESİ OLDUĞUNU UNUTMAMAK GEREK’ 

Kuzey Anadolu fayının farklı kollarla devam ettiğini ifade eden Sertçelik, “Kuzey kolda Kocaeli depremi meydana geldi ve hala stres birikimi var. Güney kolda da uzun süredir deprem üretmediği için Marmara bölgesini etkileyecek bir deprem üretme potansiyeli olan fayımız. Bu da Bursa başta olmak üzere hem bölgemizde hem de İstanbul’u doğrudan etkileyecek deprem üretme potansiyeline sahip. Biz bu bölgelerde deprem bekliyoruz. Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu unutmamak gerekir ve her an deprem olabileceğini düşünerek yaşamalıyız. Depremi keşke bilebilsek ama gerçeği söylüyoruz. O depremi 5 dakika sonra da üretebilir, 30 yıl sonra da üretebilir. Üretecek eninde sonunda. Biz 5 dakika değil, 30 yıl sonra üretecek desek buna hazır mıyız?” dedi. 

 

‘DUYARSIZLIK ÇALIŞMALARIN OLUMLU SONUÇLANMAMASINA NEDEN OLUYOR’ Duyarsızlığın yapılan çalışmaların olumlu sonuçlanmamasına neden olduğunu belirten Sertçelik, şöyle konuştu:  “Pandemi de şehirlerden küçük yerlere göçler başladı ve 99 depreminde de aynı şeyler olmuştu, küçük yerlere taşındılar. Şu anda da pandemi gibi halkın yorgunluğu mu diyelim yoksa duyarlılığının azalması mı diyelim afetin başka türü olan depremlerde de yaşıyoruz. Sonrasında ki duyarsızlık maalesef yapılan çalışmaların olumlu sonuçlanmamasına neden oluyor.” 

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ——————————–Deprem fayının çıkış noktasının görüntüleri-Prof. Fadime Sertçelik röp 

Haber-Kamera: Ergün AYAZ-Dinçer AKBİR/GÖLCÜK(Kocaeli),

 Haber Kodu : 200816024=========================================

Prof.Dr. Fetullah Arık: ‘Ani oluşan obruklar en tehlikelileri’

KONYA Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Obruk Araştırma Merkezi Müdürü Prof.Dr. Fetullah Arık, obruk alanlarında anlık çökmelerin meydana gelebildiğini bununda o bölgede çalışan vatandaşlar için tehlike oluşturduğunu söyledi. Arık, “Tarımsal sulamalarda biz öteden beri çok su isteyen bitkilerin üretimi obruk oluşumları için kısmi bir etki oluşturur demiştik. Özellikle mısır tarlalarında, yonca gibi pancar gibi ekili tarlalarda meydana geliyor. Bu bölgenin toprak yapısında kirli malzemenin yaygın olması ve kohezyonlu olması altta bulunan boşlukların kısmi olarak çökerek zaman içerisinde görünmesini engelleyebiliyor. Anlık çökmeler meydana gelebiliyor. En tehlikelisi de bu durum gibi görülüyor. Vatandaşlarımız orada aktif olarak çalışıyor, sulama ve hasat yapılıyor” dedi.Türkiye’nin rüzgar erozyonuna maruz kalan bölgelerinin başında gelen ve yaklaşık 50 bin nüfusa sahip Karapınar’da, yer altı sularının çekilip, toprağın göçmesiyle meydana gelen obruklar, bölge halkı için tehdit oluşturuyor. Son dönemde özellikle hasadının yapılmaya başlandığı ve başlanacak olan mısır tarlalarında oluşan obruklarda üretici için tehlikeli duruma geldi. Konya Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Obruk Araştırma Merkezi Müdürü Prof.Dr. Fetullah Arık, obruk oluşum nedenleri ile ilgili şunları söyledi: “Obruk oluşumlarının başında gelen sebeplerden bir tanesi jeolojik faktörler. Obruk oluşumuna müsait kayaçlar olmasa obruk olmaz. Özellikle Konya’nun Doğusu ve Karapınar arasında kalan bölgede hem bu obruk oluşumuna müsait kayalar var hem yeraltı suyu hareketleri önemli. Birde bu bölgede gömülü birçok kırık sistem mevcut. Bütün bunlardan dolayı asit karakterli sular yukarı Tuz Gölü’ne doğru hareket ederken boşlukları genişletiyorlar ve zaman içerisinde boşluk büyüdükçe obruklar meydana geliyor”dedi.

‘ANİ ÇÖKMELER EN TEHLİKELİSİ’Bölgede ani çökmelerin meydana gelebildiğini ve buda tarım alanlarında çalışanlar için tehlike oluşturabileceğini belirten Arık, “Obrukların tarımsal alanlarda yayagınlaşmasının en temel sebebi, zaten genişlemiş olan boşlukların yukarıdaki örtü tabakasının biraz daha sulamalar sonucunda ağırlaşmasıda artı bir faktör. Ama tek faktör değil. Dolayısıyla tarımsal sulamalarda biz öteden beri çok su isteyen bitkilerin üretimi obruk oluşumları için kısmi bir etki oluşturur demiştik. Buda o negatif etkilerden birtanesi. Özellikle mısır tarlalarında, yonca gibi pancar gibi ekili tarlalarda meydana geliyor. Aşağıdaki boşlukların belirli bir hacme ulaşması üstteki örtü tabakasının kalınlığının azalması birde örtü tabakasının sulamalarla birlikte ağırlığının artması bu çökmelere sebep oluyor. Bölgede özellikle üstteki örtü tabakasının niteliği önemli. Bu malzeme içerisinde kirli malzemenin yaygın olması ve kohezyonlu olması altta bulunan boşlukları kısmi olarak çökerek zaman içerisinde görünmesini engelleyebiliyor. Anlık çökmeler meydana gelebiliyor. En tehlikelisi de bu durum gibi görülüyor. Vatandaşlarımız orada aktif olarak çalışıyorlar. Sulamalar, hasat yapılıyor. Dolayısıyla buralar bizim çalışmalarımız sırasında belkide tespit edemeyeceğimiz boşluklar oluyor. Çünkü yüzeylerin pekçoğu izlenemiyor, aniden çöküyor. Kohezyonlu alanlarda böyle bir risk söz konusu. Karapınar çevresinde yaptığımız çalışmalarda kohezyonlu alan oldukça yaygın”diye konuştu. 

‘BUNDAN SONRADA OBRUKLARIN OLUŞMASI MÜMKÜN’Dinamik bir yapının söz konusu olduğunu ve bu nedenlede obrukların oluşumunun bundan sonrada devam edeceğini belirten Fetullah Arık, “Bu bölgede şuanda AFAD ile birlikte yürüttüğümüz çalışmalar var. Yer hareketleri çalışma grubumuz çok güzel tespitler yapıyor. Hem yeraltı suyu kullanımı hem de obrukların oluşumunu meydana götüren jeolojik faktörleri hem de bunlara neden olan yer hareketlerini çalışıyorlar. Bizde obruklarla ilgili jeolojik faktörleri çalışıyoruz. Bütün bunların sonucunda inşallah Karapınar için Karpınar bölgesini kapsayan bir raporumuz oluşacak. Bu demek değildir ki obrukların hepsi tespit edildi, bir daha obruk olmayacağı anlamına gelmez. Çünkü dinamik bir süreç. Hem yeraltı suyu devam ediyor hem yağışlar devam ediyor, suların asidi değişebiliyor ve yeraltı suyu hareketli. Dolayısıyla bundan sonraki dönem içerisinde de çeşitle dönemlerde obrukların oluşması mümkün. Şuanda  bulunması gereken şey, obruk oluşabilecek muhtemel yerlerin tespit edilmesi ve vatandaşlarımızın önceden uyarılması şeklinde olacak. Bu çalışmalara yeni başladık. Şuanda vatandaşlarımıza şu böglede obruk oluşacak diye tedirgin etmek istemiyoruz. Raporlarda açıklanabilir nitelikli sonuçlara ulaştığımız zaman raporlarımızı ilgili kurumlara AFAD ile birlikte ileteceğiz. Ondan sonra vatandaşlar içinde bir uyarı çalışması yapılacaktır”ifadelerini kullandı.Bölgede yaşayan ve çiftçilikle uğraşan vatandaşlarda obruk oluşumları nedeniyle korktuklarını ifade etti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ——————————–Son oluşan obruklardan drone görüntüleri-Obruk Araştırma Merkezi Müdürü Prof.Dr. Fetullah Arık röportaj-Çiftçilerden röportaj 

Haber-Kamera: Tolga YANIK-Hasan DÖNMEZ/KONYA,

Haber Kodu : 200816043=====================================

30 yıldır tarhana üretip satarak çocuklarını okuttular

AKSARAY’IN Ortaköy ilçesinde yaşayan Nurten (57) ve eşi Zeki Başçeşme (63) çifti 30 yıldır el birliğiyle ürettikleri tarhanaları satarak, 3 çocuklarını da okutmanın gururunu yaşıyor. Çocuklarını okutmak için ant içtiğini söyleyen Nurten Başçeşme, “Kadınlar sizden rica ediyorum hiç durmayın çalışın. Bende çalışarak çocuklarımı okutuyorum” dedi.Tarladan toplanan buğday, ilk önce değirmenlerde öğütülüp kabuğundan ayrıldıktan sonra yıkanıyor ve odun ateşinde kaynatılıyor. Bez çuvallar içinde bekletilen yoğurt ve kaynamış buğday, daha sonra küçük bezeler halinde evlerin bahçesine kurdukları seraya tek tek serilerek kurutulmaya bırakılıyor. 30 yıldır eşi Zeki Başçeşme ile yaptıkları tarhanaları satarak geçimlerini sağladıklarını söyleyen Nurten Başçeşme yıllardır yaptıkları tarhanayı şöyle anlattı: “Akşamdan buğday yarmasını kazanlara ıslatıyorum. Sabahlar ıslattığım buğday yarmalarını 4-5 kere yıkıyorum. Daha sonra tandırda pişiriyorum. Soğuttuktan sonra yoğurt ile mayalıyorum. İki gün mayalı durduruyorum. Daha sonra serada eşimle birlikte tek tek yapıyoruz. Kuruduktan sonra paketliyorum Türkiye’nin her tarafına gönderiyorum.”

‘BEN OKUYAMADIM, ÇOCUKLARIMI OKUTACAĞIM DİYE ANT İÇTİM’Tarhana satarak 3 çocuğunu da okutup, iş sahibi olduklarını söyleyen Nurten Başçeşme “Eşim ile birlikte 3 tane çocuk okuttuk. Kadınlar sizden rica ediyorum hiç durmayın çalışın. 3 tane çocuk okuttum birisi öğretmen, birisi bankada memur diğeri de adliyede katip oldu. En küçük oğlum ise doğalgaz petrol mühendisliği okuyor. Bende çalışarak çocuklarımı okutuyorum. Bu yüzden kadınlar hiç boş durmasın. Çalışsınlar, eşlerine yardımcı olsunlar. Tek isteğim yavrularını okutsunlar. Okuyanın kimseye zararı yok. Devletimize de milletimize de yararı var. Ben 5’inci sınıfa kadar okudum. Annem babam beni okutmadı. Bende çocuklarımı okutacağım diye ant içmiştim. Şimdi hepsini okuttum birisi de yolda, inşallah onu da okutacağım” dedi.

‘3 AYLIK SEZONDA 1 TON TARHANA ÜRETİYORUZ’Gece gündüz çalışarak tarhana sezonunda 1 ton ürün elde ettiklerini anlatan Zeki Başçeşme, “Taleplere çok yetişemiyoruz. Gece gündüz çalışıyoruz.  Eşimle birlikte yoğurdu hazırlayıp, tarhanayı pişiriyoruz. Bir seranın içerisinden 120 kilogram tarhana çıkıyor. Talep çok olunca toptancılarımıza veriyoruz. Hem de kendimiz satıyoruz. Tarhana sezonu her yılın Temmuz ayında başlar Eylül ayında da biter. Sezon içerisinde yaklaşık 1 ton civarında tarhana elde ediyoruz” diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ——————————–Hazırlanan tarhananın kazanda görüntüsü  Tarhananın kurutulduğu seradan görüntüNurten ve Zeki Başçesme çiftinin tarhana yapmasıHazır hale gelen tahranın görüntüsüNurten ve Zeki Başçeşme röp-Genel detaylar

Haber-Kamera: Erkan ALTUNTAŞ/AKSARAY,

 Haber Kodu : 200816056===========================

Depremi yaşadılar, kurtarıcı oldular

17 Ağustos 1999 depreminden sonra arama kurtarma ekiplerinin öneminin anlaşılması üzerine Gölcük Arama Kurtarma Derneği kuruldu. Yüzyılın felaketini yaşayanlar Gölcük Arama Kurtarma Derneği’nde aldıkları eğitimin ardından, Türkiye’de yaşanan doğal afetlerde görev yapıyor. 17 Ağustos depreminin ardından arama kurtarma ekiplerinin az olmasının eksikliği hissedildi. Gölcük’te depremi yaşayanlar, 10 Kasım 1999 tarihinde Gölcük Arama Kurtarma Derneği’ni kurdu. Arama kurtarma çalışmalarında kullanılması için gerekli teçhizatlar ve aletler temin edilerek, eğitimler alındı. Gölcük Arama Kurtarma Derneği üyeleri yurt içinde meydana gelen doğal afetlerde arama kurtarma faaliyetlerinde bulundu.17 Ağustos depreminin kendilerine ders verdiğini belirten Gölcük Arama Kurtarma Derneği Tim Komutanı Necmi Kocaman, “Asrın afetini yaşadığımızda ülke olarak hazırlıksız ve materyalimiz olmadan yakalanmıştık. Bilgisizlik ve çaresizlik nedeniyle yüzlerce, binlerce arkadaşımızın ölümüne neden olmuştuk. Bize 17 Ağustos ders verdi” dedi. Gönüllü olarak çalışmalarını yürüttüklerini ifade eden Kocaman, “Öncelikli çalışmalarımız depremle alakalıydı ama sel, çığ ve medikal kurtarma yani afetle alakalı olan her şeyde devletimizin bayrağımızın altında bize verilen görevlerde faaliyetlerimiz oldu. Bu yıl ki 6 aylık eğitime katılan 11 kursiyer daha ekibimize katıldı. Marmara depreminin ardından kurulduğumuz bugüne kadar okullar, vatandaşlar ve kursiyerlerimiz olmak üzere 20 bin 850 kişiye eğitim verdik.” diye konuştu. 

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ——————————–Gesotim’e yeni katılan kursiyerlerin yemin töreni -Necmi Kocaman ile röp -Kursiyerler röp -Ekibin enkaz altından bir yaralıyı kurtarma canlandırma görüntüleri 

HABER-KAMERA: Ergün AYAZ-Dinçer AKBİR/GÖLCÜK (Kocaeli),  

Haber Kodu : 200816026===============================================

İnşaat Mühendisleri Odası Şubesi: Kocaeli’de binaların yaklaşık yüzde 50’si riskli İNŞAAT Mühendisleri Odası Kocaeli Şubesi Başkanı Kahraman Bulut, kentte inşa edilen binaların yüzde 50’sinin 17 Ağustos 1999 depreminden önce yapıldığını, deprem yönetmeliğine uygun olmaması nedeniyle riskli yapılar olduğunu söyledi. 

İnşaat Mühendisleri Odası Kocaeli Şubesi Başkanı Kahraman Bulut, 17 Ağustos depremini unutturmamak için mücadele verdiklerini söyledi. Depremi yaşamayanın anlayamayacağını dile getiren Bulut, “Depremin üzerinden 21 yıl geçti. Biz bunu unutturmamak için mücadele veriyoruz. Şu anda 21 yaşında olan gençlerin birçoğu bu depremi yaşamadı. Yaşamayan anlayamıyorö dedi. 

Kentte 28 ağır hasarlı bina bulunduğu belirten Bulut, “Geçen yıl 29 ağır hasarlı binamız vardı. Bu yıl bu sayı 28’e düştü. Bu 28 binanın sadece 2 tanesinde yaşam yok, geri kalan 26 tane ağır hasarlı binada insanlarımız yaşıyor. AFAD’dan aldığımız bilgiye göre, orta hasarlı 1500 tane binada insanlar maalesef yaşamaya devam ediyorlar, can güvenliği olmamasına rağmen. Kesinlikle riskli. Kentimizdeki binaların yaklaşık yüzde 50’si, 1999 depreminden önce inşa edilmiş. Bu binaları da tespit yaptığımızda riskli olduğunu biliyoruz. Deprem yönetmeliklerine uygun olmayan binalar. Hayati tehlike taşıyorlar. 2 vatandaşımızdan 1’i, deprem riski altında. Orta ve ağır hasarlı tescil edilmiş olanların çok daha acil dönüştürülmesi gereken yapılar olduğunu düşünüyorum” diye konuştu. 

‘7 ÜZERİNDEKİ DEPREMDE BÜYÜK SIKINTILAR BEKLİYOR’ İstanbul’da olması beklenen depremle ilgili açıklamalarda da bulunan Bulut, şöyle konuştu:  “Olası Marmara depreminde Kocaeli’ne etkisini düşünmek için kain olmaya gerek yok. Geçtiğimiz yıl Marmara’da 5 küsur şiddetinde bir deprem olmasına karşılık yapılarımız hiç de arzu etmediğimiz şekilde karşılık gösterdi. Türkiye’deki yapılaşma şehirden şehre çok farklılık göstermiyor. Çok olumlu şeyler söylemeyeceğim. 7 üzerindeki depremde çok büyük sıkıntılar bekliyor. Konya, İstanbul’da depremler oldu ve kendiliğinden yıkılan binalar söz konusu ve şehirlerimiz nem ve suyla alakalı yapısal riskler var. Yapılarımızın birçoğunun demir donatıları korozyon nedeniyle ekonomik ömrünü tamamlamış ve dışarıdan bakıldığında sağlam gözükmesine rağmen demir okuması yapıldığında binalarımızın çok riskli olduğunu açıkçası biz görüyoruz.” 

Kentsel dönüşüm projelerinin ada bazında katkı sağlayacağını düşündüklerini söyleyen Bulut, “Türkiye’de inşaat sektörüyle ilgili önemli kararlar maalesef depremlerden sonra alınıyor. Kentsel dönüşüm yasası ile ilgili verilen imkanlar vatandaşlara daha fazlaydı bu imtiyazlar her geçen gün ekonomik nedenlerden azaldı. Kocaeli’de de kentsel dönüşüm ilan edilen yerler var. Bölgesel olarak ada bazında yapılan kentsel dönüşüm projelerinin hem insan sağlığı hem de şehirciliğe önemli katkı yapacağını düşünüyoruzö dedi. 

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ——————————–Kahraman Bulut röp -Kent merkezinde depremden önce yapılan binalar -Binalar arasındaki boşluklar 

Haber-Kamera-Ergün AYAZ-Dinçer AKBİR/İZMİT(Kocaeli), 

Haber Kodu : 200816086

=======================================

Vakaların arttığı Adana’da maskeler ceplerden çıktı, kollara asıldı

TÜRKİYE’de koronavirüs vakalarının artış gösterdiği kentlerden biri olan Adana’da 40 dereceyi bulan sıcak havayla birlikte gölgede serinlemek için parka gelenlerin, maskelerini ceplerinde taşıyıp, kol ve bileklerine asmaları dikkat çekti. Kent merkezindeki gün içerisinde 40 dereceyi bulan sıcaklıkta gölgedeki banklarda ve çimlerde dinlenenler, ailesi ile piknik yapanlar, oyunlar oynayan çocuklar, parkları doldurdu. Ancak koronavirüs vakasının arttığı kentte, serin hava ve gölgeden faydalanmak ve vakit geçirmek için parka gelenlerin, maske ve sosyal mesafe kurallarına uymadığı görüldü. Bazı vatandaşların cebinden, kol ve bileklerinden çıkan maskeler, dikkat çekti. Sosyal medyaya yüklemek üzere video çekmek için parka geldiklerini söyleyen ve maskesini cebinde taşıyan Mehmet Salih Kartal (20), “Şuan parkta mesafe kuralları yok, herkes arasında bir mesafe var. O nedenle maskemi takmadım” dedi. 

‘GEREK DUYMUYORUZ’Yanında bulunan ve maskesini koluna takan arkadaşı Zülfikar Demiroğlu (20) ise, “Hava sıcak. Serin olduğu için buraya gelip video çekiyoruz. Maskem kolumda. Burası açık alan ve fazla kalabalık olmadığı için maske takmaya gerek duymuyoruz” diye konuştu. 

‘NEFESİMİ DARLIYOR’Gölgede bulunan bir bankta arkadaşı ile dinlenen ve maske takmadığı görülen Hazar Aslan (18), “Hava çok sıcak. Cehennem gibi yanıyor. Bizde evden çıkıp biraz esinti vardır diye parklara geliyoruz. Maskem kolumda. Ama takamıyorum. Astım hastası olduğum için nefesimi darlıyor” dedi. 

MASKE VE MESAFEYE UYANLAR DA VARDIKız arkadaşı ile maskelerini takıp sosyal mesafeye uyarak bankta oturan Cennet Karakuş (19) ise herkesi kurallara uymaya davet etti. İki çocuğu ve eşi ile maskelerini takıp, parkta piknik yapan Suriye uyruklu Hibe Muhammed de, şöyle konuştu: “Hava sıcak ama evlerimiz daha sıcak. Aynı zamanda pek güneş almıyor. Çocuklar hava alsın, oyun oynasın ve ‘D vitamini’ alsın diye parka geldik. Maske takmak çok önemli. Çünkü koronavirüs var. Bizde maskelerimizi takarak geldik.” 

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ——————————- Muhabiri Gülşah Özgen’in anonsu40 dereceyi gösteren termometre Maskesi cebinden çıkan genç ile röp.Maskeleri kolunda olan gençler ile röportajlarMaskelerini koluna ve bileklerine takanlardan genel ve detay görüntülerGüneş detayıMaske kuralına uyanlardan genel ve detaylarMaskesini takan Suriyeli kadın ile röp.Ailesinden detaylarMaske takan kızlar ile röp.Kuşları besleyen yaşlı vatandaşGenel görüntüler

Haber: Gülşah ÖZGEN-Kamera: ADANA,

Haber Kodu : 200816045====================================

Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni karikatürle çizip, velileri uyardı: Çocuklarınızı ciddiye alın

MERSİN’de Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Halis Dokgöz, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 54 maddesine dikkat etmek için karikatürlerle çizdi. Karikatürlerinden oluşan bir de kitap çıkartan Prof. Dr. Dokgöz, ilelere “Çocuklarınızı ciddiye alın” uyarısında bulundu.Karikatürist ve adli tıp uzmanı Prof. Dr. Halis Dokgöz, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 54 maddesine dikkat etmek için karikatürler çizdi. Karikatürlerini kitaba dönüştüren Dokgöz’ün eseri, 116 sayfadan oluşuyor. Prof. Dr. Dokgöz, kitabın hem çocukların hem de çocukların gelişiminden sorumlu yetişkinlerin çocuk hakları sözleşmesi maddelerini daha net anlaması ve içselleştirebilmesi için karikatürlerle anlatıldığını söyledi.Türkiye’nin 1990 yılında imzaladığı ve 54 maddeden oluşan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni karikatürlerle ifade etmeye çalışan Prof. Dr. Dokgöz, “Bu karikatürleri daha önce Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde sergiledim. Şimdi de çocuk adına çalışan avukatlar ve akademisyen yayınevi ile ortaklaşarak kitap haline getirdim. Amacım çocuk haklarının hem çocuklar tarafından hem de ebeveynleri tarafından öğrenilmesini sağlamak” dedi.

ÇOCUKLARA DESTEK OLUNMALIÇocuğa yönelik istismar ve şiddetin son zamanlarda arttığına vurgu yapan Prof. Dr. Dokgöz, “Özellikle medyada çocuk istismar haberlerinin daha görünür olduğunu görüyoruz. Bunu olumlu görüyorum. Çünkü sorunu ortaya koyarsak, çözüm olarak verebiliriz. O yüzden hem çocuğa yönelik fiziksel istismar hem de cinsel istismarı gördüğümüz zaman çözüm odaklı hareket edebiliyoruz. Bu kitap da onun parçalarından biri. Aileler çocuklarına kesinlikle güvenmeli ve çocuklarına destek olmalı. Fiziksel, ruhsal, psikolojik bir işaret gördüklerinde çocuklarını ciddiye alsınlar. Çocuk istismarı ciddi bir konudur. Unutmaya çalışmak, göz yummak yanlış olur. İstismar giderek büyür ve çözülemez bir hale gelir” dedi.

‘GEÇ KALINIRSA İSTİSMAR SAYISI ARTAR’Özellikle çocuk cinsel istismarında ailelerin, devlet kurumlarının ve sivil toplum örgütlerinin sürekli uyanık olması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Dokgöz, şunları kaydetti: “Çözüm noktasında geç kalınırsa istismarı uygulayanlar çocuklara yönelik istismar sayılarını arttırır. Bu yüzden istismarla karşılaştığımızda müdahil olmalıyız. Çocuk istismarı çok ciddi bir konu. Hem cinsel, hem fiziksel, hem ruhsal hem de ekonomik boyutu olan bir konu. Çocuk istismarı konularında toplumun her kesiminin duyarlı olması gerekiyor. Çünkü bu çocuklar bizim geleceğimiz. Çocukların hakları ile ilgili kamuoyunu bilgilendirmek önemli.”

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ——————————–Tıp Fakültesi Hastanesinden görüntü-Halis Dokgöz kitabı incelerkenHalis Dokgöz ile röp

Haber-Kamera: Soner AYDIN/MERSİN,

Haber Kodu : 200816033===================================

Şelalede oluşan kalp şeklinde kaya ilgi çekiyor

BARTIN’ın Hasankadı Beldesinde Kırlangıç şelalesinde suyun gücüyle zamanla oluşan kalp şeklindeki kaya görenleri şaşırtıyor. Hasankadı Belediye Başkanı Şeref Emiroğlu, kalp şeklindeki kayanın dünyada tek olduğunu söyledi. Hasankadı Beldesinde yemyeşil ormanların içinde akan Kırlangıç şelalesinin altında zamanla suyun gücüyle doğal olarak oluşan kalp şeklindeki kaya görenlerin ilgisini çekiyor. Özellikle yaz aylarında şelaledeki suyun azalmasıyla daha görünür hale gelen kalp şeklindeki kaya, kış aylarında suyun debisinin artmasıyla ortadan kayboluyor. Beldeye 3 kilometre uzaklıkta bulunan Kırlangıç şelalesinin altındaki kalp şeklindeki kayayı bilen insanlar, hafta sonu gelerek hatıra fotoğrafı çektiriyor.  Kalpli kayanın suyun gücüyle doğal olarak oluştuğunu tahmin ettiklerini söyleyen Hasankadı Belediye Başkanı Şeref Emiroğlu, “Şelalemizin derinliği 3 metreden fazladır. Şelalenin gerisindeki doğal olarak oluşan kalp şeklindeki kaya buranın simgesi haline geldi. Gurbetten gelen hemşerilerimiz her zaman buraya geliyorlar”  dedi. Hazırladıkları projeyi Turizm Bakanlığı’na sunacaklarını belirten Şeref Emiroğlu, “Biz devletimizden şunu istiyoruz, beldemizde doğa harikası olan çok alanımız var. Şimdi buranın projesini yaptırdık, inşallah önümüzdeki yıl projemizi Turizm Bakanlığına sunacağız. Burayı gören insanlar çok şaşırıyor. İnsan baktığında böyle bir ormanın içinde bu kalbin bulunması insana huzur veriyor. Buraya gelen gençler buranın fotoğrafını çekip sosyal medya ortamlarında paylaşıyor. Böyle bir kaya dünyanın hiçbir yerinde yok. Çevre illerden burayı görmeye gelen çok ama, ben bütün herkesi kalp şeklindeki görmeye davet ediyorum”  diyerek konuştu. 

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ——————————–Şelaleden detay -Kalp şeklindeki kayadan detay -Kalp kayasına bakan vatandaşlar -Kalp kayanın yakın çekimi -Başkan Emiroğlu ile röp. 

Haber-Kamera: Ayhan ACAR/BARTIN,

 Haber Kodu : 200816036===================================

40 derece sıcaklıkta tuz üretiyorlar 

ERZİNCAN’ın Kemah İlçesi’ne bağlı Kömür köyünde 450 yıllık olan tuz ocağında 40 dereceyi bulan sıcak havada üretim yapılıyor.Kemah İlçesine 4 kilometre uzaklıktaki Kömür köyünde Metin Tanrıkulu’na ait tuz ocağında 20’ye yakın işçi bölgenin tuz ihtiyacını karşılıyor. Osmanlı döneminde Ermeniler tarafından işletilen tuz ocağında yaklaşık 100 metre derinlikteki tünelden gelen tuzlu su sayıları 200’ü bulan göletlerde bekletiliyor. Su buharlaştıktan sonra havuzlar içerisinde kalan tuzlar işçiler yardımı ile toplanıyor. Hava sıcaklığının 40 dereceyi bulduğu tuz ocağında işçiler, 6 ay boyunca devam eden bu işlem sonunda yaklaşık bin beş yüz ton tuz üretimi yapıyorlar. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde övgü ile bahsettiği tuz ocağının geçmişi 450 yıl öncesine dayanıyor.

Yaklaşık 250 bin metrekare arazi üzerine kurulu tuz ocağı ile ilgili bilgi veren İşletme Sahibi Metin Tanrıkulu, “Yöre halkı salamura yaparken Kemah tuzunu kullanıyor. Kaynak tuzu üretiminde doğal buharlaştırma yöntemi kullanıyoruz, Dağın içerisindeki kaya tuzu tabakalarından süzülen kar ve yağmur sularını göllere alıyoruz. Çeşitli evrelerden geçirerek dinlendirme ve yoğunlaştırma işlemi yapıyoruz ve kristalleşmesini sağlıyoruz. Güneş ışığı altında kuruttuktan sonra hiçbir koruyucu madde veya kimyasal katmadan paketleyerek satışa sunuyoruz” diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ——————————-Tuzladan drone ile havadan görüntü-Tuz üretiminden görüntü-İşletme sahibinin açıklaması

Haber-Kamera: Coşkun MENEK/ERZİNCAN,

Haber Kodu : 200816034==========================

Pandemi stresini hobi bahçelerinde toprakla uğraşarak atıyorlar

ERZURUM Atatürk Üniversitesi’nde görevli akademisyenler, pandemi stresini hobi bahçelerinde toprakla uğraşarak, üretim yaparak atıyor. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Medine Güllüce, dışarıya göre daha steril olan hobi bahçelerinde tarım ve toprakla uğraşmanın öğretim üyelerini mutlu ettiğini söyledi. Yaklaşık 100 bine yakın öğrencisiyle Türkiye’nin en büyük yüksek öğretim kurumlarından biri olan Atatürk Üniversitesi’nde Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyayı etkileyen yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sebebiyle yüz yüze eğitimler 16 Mart tarihi itibariyle iptal edildi. Derslerini uzaktan eğitim ya da canlı yayınlarla sürdüren akademisyenler, uygulanan sokağa çıkma kısıtlaması sebebiyle kurallara uyarak evde kaldı. Normalleşme sürecinin başlamasının ardından evlerinden çıkan akademisyenler, Atatürk Üniversitesi’nin kendileri için hazırladığı hobi bahçelerine akın etti. Etrafı çitlerle çevrili 80’er metrekarelik bahçelerinde tarım ve toprakla uğraşmaya başlayan akademisyenler, Sağlık Bakanlığı’nın pandemi sebebiyle ‘kalabalık ortamlarda bulunmayın’ uyarısına da uyuyor. Mesai saatinin bitimiyle birlikte aileleriyle bahçelerinin yolunu tutan öğretim üyeleri, ellerinde çapayla ektikleri ürünlerin etrafını temizlerken bir taraftan da zararlı otları temizliyor. Bahçelerinde yaktıkları semaverlerle çay keyfi de yaşayan akademisyenler, günün stresini ve yorgunluğunu toprakla atarak evlerine dönüyor.

600 HOBİ BAHÇEMİZ VARHobi bahçesinde domates, biber, salatalık, kabak, lahana, mısır, marul, soğan yetiştiren Atatürk Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Medine Güllüce, hem boş zamanını değerlendirdiğini hem de toprakla uğraşarak stres attığını söyledi. Atatürk Üniversitesi tarafından akademisyenlere 600’e yakın hobi bahçesi yapıldığını belirten Güllüce, “Burası öğretim üyelerinin boş zamanlarını değerlendirmeleri, stres atmaları amacıyla yapılmış bir yer. Fakültelerde işlerimiz bittikten sonra gelip burada stres atıp, çay kahve içip toprakla uğraşmak, toprağa dönmek bizi mutlu ediyor. Cumartesi, Pazar günleri burası oldukça yoğun oluyor. Kalabalık olmaması, steril bir ortam gibi olması dolayısıyla hobi bahçeleri pandemiden korunmuş bir bölge gibi. Öğretim üyeleri için huzur verici, pandemi sıkıntısından kurtaran bir yer” diye konuştu.Hobi bahçesinde 5 yıldan beri bahçe işiyle uğraştığını söyleyen İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Besim Yıldırım, “Pandemi döneminde hobi bahçesinde çalışmak bizim için avantajlı bir şey haline geldi. Sosyal mesafe ve izolasyona uygun bir şekilde vakit geçirdik, toprakla uğraşarak stres atabildik” dedi. Ziraat Fakültesi Tarım Politikası ve Yayım Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Tecer Atsan ise pandemi sürecinde evde kapalı kalan insanların bahçe ortamını çok istediğini söyledi. Bahçesinde 4 kişilik bir ailenin kışlık ihtiyacını karşılayacak ürünleri yetiştirdiğini belirten Prof.Dr. Atsan, zaman zaman da destek isteyen akademisyenlere yardımcı olduğunu ifade etti.Eşi ve kızıyla birlikte hobi bahçesinde çalışan Edebiyat Fakültesi Felsefes Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Kutsi Kahveci, mesai saatleri dışında sebze yetiştirerek dinlenmeye çalıştıklarını vurguladı. Pandemi sürecinde hobi bahçelerinin kendileri için iyi bir imkan olduğunu vurgulayan Kahveci, hem stres attıklarını hem de korunduklarını kaydetti. Ziraatteki öğretim üyeleri ve internetten aldıkları bilgilerle yetiştiricilik yaptığını ifade eden Mühendislik Fakültesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü’nün Dr. öğretim üyesi Mustafa Engin Kocadağıstan, “4 yıldır hobi bahçesi edildik. Adı üstünde hobi olarak yapıyoruz. Çok iyi bilmediğimiz için ziraatteki hocalarımızdan ve internetten yetiştiricilik hakkında bilgi edindik. Dinlenmek, stres atmak, vakit geçirmek, toprakla haşır neşir olmak amacıyla buraya geliyoruz” dedi. Büyüklerin yetiştirdikleri sebzelere bakarak stres attığı hobi bahçesinde çocuklar ise gönüllerince oynuyor.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ——————————–Hobi bahçelerinin drone görüntüsü-Bahçelerden genel ve detaylar-Bahçede çalışan akademisyenlerin görüntüsü-Rektör yardımcısı Güllüce’nin bahçesine gelmesi-Güllüce’nin bahçesini anlatması-Bahçede çalışan Güllüce ile röp-Doç. Dr. Besim Yıldırım ile röp-Bahçesinde oturan akademisyenle röp-Bahçede ailesiyle çalışan akademisyenlerle röp-Bahçede akülü arabasıyla gezen küçük çocuk-Akademisyenlerin bahçe konusunda görüşmeleri-Akademisyenlerle röp

Haber-Kamera: Salih TEKİN/ ERZURUM,,

Haber Kodu : 200816039=====================================

Apartman önüne çöp bırakan komşularına kızdı, balkonda nöbete başladı

ESKİŞEHİR’de Tuncay Uslu (50), kendi apartmanının önüne çevredeki başka apartmanlardan getirilen çöplerin bırakılmasına kızıp, balkonda nöbet tutmaya başladı. 

Zafer Mahallesi Gaffar Okkan Caddesi’ndeki apartmanın birinci katında oturan evli ve 1 çocuk babası Tuncay Uslu, apartmanlarının önündeki elektrik direğinin altına, çevredeki apartman sakinlerinin çöp bırakması nedeniyle ilk önce direk çevresini naylon branda ile kapattı. Beyaz boya ile de çöp bırakılan kaldırımı boyayan Uslu, apartman yönetimi ile birlikte duvarlara, “Çevre apartmanlardan çöp atmak yasaktır. Çöp atan apartmanlar ve şahıslar tespit edilmiştir. Uyarıya uyulmadığı takdirde yasal işlem başlatılacaktır” yazılı kağıtlar yapıştırdı. Yaptıklarına rağmen, çöp dökülmesine engel olamayan Uslu, evinin balkonunda nöbet tutmaya başladı.

‘İŞİMİ, GÜCÜMÜ BIRAKTIM, NÖBET TUTUYORUM’Çevredeki apartman sakinlerinin çöplerini kendi apartmanının önüne bırakmasına engel olabilmek için balkonda nöbet tutmaya başladığını ifade eden Uslu, “Çöple ilgili bir sıkıntımız var. Mecburen burada nöbet tutuyorum. Mahallenin bütün çöpleri buraya bırakılıyor. İster istemez insanlarla tartışıyoruz. Bu süreç zarfında insanları uyarmamıza rağmen çöpü nereye bırakacaklarını bilmediklerini söylüyorlar. Bir türlü bu sıkıntıyı çözemedik. Ben işimi gücümü bıraktım, nöbet tutuyorum.  Benim evimin önünü çöplüğe çevirdiler. Mahallenin çöp toplanma yeri benim evimin altı olmuş” diye konuştu.

Uslu’nun oturduğu apartmanın karşısındaki apartmanda oturan Bahadır Yılmaz, “Bu köşeye gündüz saatlerinde hep çöp koyuyorlar. Kokusu sokağa dağılıyor, sinekler ürüyor. Başka yerlerden gelip bizim evin önüne de atıyorlar” dedi.

Apartman sakini Maksude Çalışır, “Buraya çöp attıkları için sinekler evlerimize kadar çıktı. Sabah erken saatlerde çöp atıyorlar. Ben hastayım. Herkes saatinde çöpünü çıkarsa sorun olmayacak. Çöplerini, çöp arabası kaçta geçiyorsa o saatte çıkarsınlar” diye konuştu.

‘KOMŞULAR ARASINDA SÜREKLİ TARTIŞMA YAŞANIYOR’Sokaktaki başka bir apartman sakini Şerafettin Alver ise, çöp çıkarma meselesi yüzünden komşular arasında sürekli tartışma yaşandığı söyledi. Alver, “Devamlı oraya çöp atılıyor. Komşular arasında sürekli tartışma yaşanıyor. Orada yaşayan insanlar da haklı. Çünkü kötü koku yapıyor. Bizim çöpümüzün kokusunu çekecek halleri yok” ifadelerini kullandı. 

‘GEREKLİ UYARI VE DENETİMLER YAPILMAKTADIR’Tepebaşı Belediyesi’nden konuyla ilgili yapılan açıklamada ise, şöyle denildi: “Tüm ilçe genelinde belirlenen saatlerde (19.00-23.00) çıkarılan çöpler, günlük olarak toplanmaktadır. Zamansız çöp çıkarma alışkanlığının önüne geçmek için Tepebaşı Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü ekipleri, çöp çıkarma saatleri ve kurallar konusunda kent halkını bilgilendirilmektedir. Kent genelinde duyurusu yapılan saatler dışında çöp çıkararak, çevreyi kirleten ve halk sağlığını tehlikeye atanlar için de Kabahatler Kanunu çerçevesinde gerekli uyarı ve denetimler yapılmaktadır”

Görüntü dökümü: -Duvarlardaki yazılar-Branda ile çevrilmiş çöp atılan yer-Tuncay Uslu ile röp-Beyaz boya ile boyanmış çöp atılan köşe-Tuncay Uslu balkonda nöbet tutarken -Ara sokaktan detay-Mahalle sakini Bahadır Yılmaz ile röp-Sokağa bırakılmış çöp torbassı-Apartman sakini Maksude Çalışır ile röp-Sokaklardan detay-Mahalle sakini Şerafettin Alver ile röp-Genel görüntülerHaber-Kamera: Hakan TÜRKTAN-Caner AKSU/ ESKİŞEHİR-

 Haber Kodu : 200816038

========

Dünyada rakibi olmayan siyah incir, Avrupa pazarını fethediyor AYDIN’ın Nazilli ilçesinde yetişen, uzun raf ömrü ve lezzetiyle birçok ülkeden talep gören siyah incir, dünya mutfaklarında aranan egzotik meyvelerden biri haline geldi. Özellikle Avrupa ülkelerine yoğun satış gerçekleştirdiklerini söyleyen üretici ve ziraat mühendisi Prof. Dr. Aydın Türkeç, “Siyah incir katma değeri son derece yüksek, üreticiye getirisi olan ve aynı zamanda dünyada rakibi olmayan bir ürün. Bu durum üreticiyi incire yönlendirdi. Aydın yakın gelecekte siyah incirin en önemli merkezlerinden biri olacak” dedi.

Aydın, Bursa ve Mersin’in ardından ihracat payı oldukça yüksek olan siyah incirin üretiminde merkez illerden biri haline geldi. Her yıl en az 3 bin ton siyah incir üretilen Aydın’da, 2011 yılında bir aile firması kurarak üretim ve ihracata başlayan Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi ve Ziraat Mühendisi Prof. Dr. Aydın Türkeç, 50 dönüm genişliğindeki bahçesinde yaklaşık 700 siyah incir ağacıyla üretim yapıyor. Bir Aydınlı olarak incirle geçmişten bu yana ilgili olduğunu anlatan Türkeç, “Danışmanlıkla başlayan bir serüvenimiz vardı. 2007 yılında siyah incirin bölgede yetiştiriciliğinin mümkün olduğunu fark ettik. 2011 yılından itibaren eşim ve ailemle birlikte hem üretim hem ihracat yapmaya başladık. Bir aile firması kurarak Ege İhracatçılar Birliği’nin üyesi olduk” dedi. Siyah incir denince akla ilk olarak Bursa’nın geldiğini anlatan Aydın Türkeç, Aydın’ın erkenci bir bölge olduğunu belirtip, “Son 10 yıldır bu yolculuk Aydın’da başladı. Yıldan yıla bölgede çok sayıda kapama bahçesi oluştu. Köylerde küçük bahçeler vardır. Ama artık tamamen iyi tarım uygulamalarının yapıldığı, ihracata yönelik, kalite standartlarının uygulandığı büyük bahçeler var. Çünkü siyah incir katma değeri son derece yüksek, üreticiye getirisi olan ve aynı zamanda dünyada rakibi olmayan bir üründür. Satış limiti de yok. Bu durum üreticiyi incire yönlendirdi. Aydın yakın gelecekte siyah incirin en önemli merkezlerinden biri olacak” dedi.

‘HAVA KARGOYLA İHRACAT ARTAR’Katma değeri yüksek bir ürün olan siyah incirin kısa sürede tüketiciye ulaşması için altyapı çalışmalarının yapılması gerektiğini de söyleyen Prof. Dr. Aydın Türkeç, ürünlerin uçak kargo yoluyla daha fazla taşınabileceğini ifade etti. Nazilli yakınlarında Aydın Havalimanı ve Çıldır Havalimanı bulunduğunu hatırlatan Türkeç, “Bu limanlarda kullanılarak hava kargo sağlanırsa, ürün hızlı dağılmış olur. Hava kargo sadece İzmir ve İstanbul havalimanlarından yapılıyor. Bu bölgeye yakın havalimanlarında hava kargo taşımacılığı yapılırsa, siyah incir ihracat miktarı hızla artar” diye konuştu. 30 Temmuz 2020 tarihinden itibaren ağaçlardan toplanmaya başlanan siyah incirin Aydın’daki sezonunun bitmek üzere olduğunu anlatan Dr. Türkeç, “Bayrağı Bursa’ya devredeceğiz. Üretim miktarı geçen yılla kıyasladığımızda hemen hemen aynı hatta daha fazla. Bu yıl tutum oldukça iyiydi, kalitede sorun yoktu. Hedeflerin tuttuğunu söyleyebiliriz” diye konuştu.

HEDEF UZAK DOĞUProf. Dr. Türkeç, Türkiye’den siyah incir ihracatı için geçen sene 40 milyonun üzerinde bir hedef belirlendiğini ve bu hedefin tutturulduğunu dile getirdi. Potansiyelin gayet iyi olduğunu vurgulayan Türkeç, il bazında konuşmak için erken olsa da ülke genelinde bu yılki verimden memnun olduklarını anlattı. Prof. Dr. Aydın Türkeç, “Siyah inciri iri görünüşü, uzun raf ömrü, tadı ve muhteşem lezzetiyle bütün dünya ülkeleri istiyor. Egzotik bir meyveden bahsediyoruz. Çok değerli bir meyve. Bu ürün dünya mutfaklarında aranıyor. Ama en büyük pazarımız Avrupa ülkeleri. Yani Almanya, İngiltere, Hollanda ve Fransa başı çeken lokomotif ülkeler. Uzak Doğu pazarı için yoğun çalışmalar var. Geçen yıl Hong Kong’a ihracat potansiyeli 2 milyon doları buldu. Diğerleri istediğimiz düzeyde değil. Ama gelişebilir. Bu pazarlarda tanıtım yaparak üretim miktarını arttırabilirsiniz. Satılacak olan pazarı da geliştirmek zorundayız. 30 bin ton satıyorsanız 60 bin tona çıkarabilirsiniz. Artık 1-2 dönümlük değil, kapama diye adlandırılan büyük bahçeler yaygın. Kalite standartlarına ve kesim ile ihracat tarihine uyarak sağlıklı malları arttırıyoruz. Çünkü siyah incir girdiği her yerde aranan bir meyvedir. Kalite standartlarını sağlayarak ürünün kısa sürede tüketiciye ulaşmasını sağlayacak ve tanıtıma ağırlık vereceğiz” dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -Ağaç dallarındaki siyah incirden detay görüntü,-İnciri toplayanlardan görüntü,-İncirlerin kasalanarak taşınmasından görüntü,-Tabakta kesilmiş siyah incirden görüntü,-Aydın Türkeç ile röp.

Haber: Nevra UÇKAÇ – Kamera: Murat GÜRKAN/ İZMİR,

Haber Kodu : 200816073

=========

Parmak ısırtan lezzetin kaymaklısı çıktı

TÜRK mutfağının parmak ısırtan lezzeti, soğanlı mı soğansız mı tartışmalarının yaşandığı menemen yemeğinin kaymaklısı yapılarak tescili alındı.Türk mutfağının sevilen lezzetlerinden menemen, ilk kez tadanları müdavimi yapıyor. 7’den 70’e sevilen lezzet ağızlarda lezzet şöleni yaratıyor. Her kesimin sevdiği, yapımı kolay bir yemek olan menemenin kimi vatandaşlar soğanlı mı kimi vatandaşlar ise soğansız olması gerektiğini savunuyor. Bu yemeği soğansız yapan İzmir’deki bir lokanta, yeni bir bakış açısı getirip malzemelere kaymak ekledi. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nce tarifi tescil edilen kaymaklı menemen, vatandaşların da beğenisini topladı.Girit ve Ege lezzetleriyle tanınan Menderes’teki lokantalarını kardeşi Onur Artagan (23) ile işleten Şeref Artagan (26), fikrin nerden aklına geldiğini şu sözlerle anlattı: “Kaymaklı menemen fikri bizim denemelerimizle ortaya çıktı. Menemeni kaymakla yeni bir boyuta taşıdık. Yaptığımız denemeleri müşterilere sunduk. Onların tat ve gastronomi fikirleriyle şekillendikten sonra başarılı olduğu ortaya çıktı. Sonrasında kardeşimle bu fikri, Kültür ve Turizm Bakanlığının tescil bölümüne sunduk. Yemek tarifi için tescil aldık. Yemeğin püf noktası ise, inek sütünden elde edilen kaymağın olması. Bu kaymak çok hafif bir lezzet. İşlerimizde patlama oldu. Çevre il ve ilçelerden bu yemeğimizi yemeğe gelenler oluyor” dedi.Müşterilerden mobilya bayi sahibi evli ve 2 çocuk babası Dursun Güler (40), “Tereyağındaki aldığının o ağır tadı, bunda almıyorsunuz. Tereyağı biraz ağır kaçabiliyor. Domatesi ve biberin tadını baskılamıyor. Sürekli geliyorum buraya” dedi.1 KİŞİLİK MALZEME VE YAPILIŞIYemeğin listesi şöyle. 2 biber, 4 domates, 1 yemek kaşığı süt kaymak, 1 yemek kaşığı rendelenmiş kaşar peyniri, 2 adet yumurta sarısı ve çay kaşığının dörtte biri ile tuz. Yapılışında şunlara dikkat ediyoruz: Zeytinyağında biberleri kavuruyoruz. Kabukları soyulmuş domateslerimizi kavrulan biberlere ekliyoruz. Beraber birkaç dakika karıştırarak pişiriyoruz. Sonrasında süt kaymak ve kaşar peynirini ilave ederek birkaç dakika daha karıştırıyoruz. En son yumurtanın sadece sarısını ekleyerek tamamlıyoruz.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: Anons.Yemeğin yapılışıOnur Artagan’ın yemeği yapması görüntüDiğer işletmeçi Şeref Artagan ile röp.,Müşteri Dursun Güler ile röp.Genel ve detay görüntü

Haber– Kamera: Kadir ÖZEN/ İZMİR,

Haber Kodu : 200816035

=======

Konteynerde yaşam mücadelesi veren Ali amca, artık daha mutlu DENİZLİ’nin Kale ilçesinde emekli Ali Humbul (62), fıtık ameliyatı öncesi internette gördüğü ’emekliye kolay kredi’ ilanı üzerinden iletişime geçtiği kişilerce dolandırıldı. Kirasını ödeyemediği evini kaybettikten sonra içi boş konteynerde yaşam mücadelesi vermeye başlayan Humbul’a, Mutluluk Giysin Çocuklar Derneği sahip çıktı. Humbul’un baştan yapılan konteyneri, yeni eşyalarla neredeyse 2 odalı ev haline getirildi.

Kale’nin Ortatepe Mahallesi’nde yalnız yaşayan emekli Ali Humbul, bel ve boyun fıtığı rahatsızlıkları nedeniyle 7 yıl önce İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi görmeye başladı. Hastalığı nedeniyle yürümekte zorlanan ve baston kullanarak hayatını sürdüren Humbul, 2018 yılının Kasım ayında ameliyat olmaya karar verdi. Ameliyat öncesi 4 bin liraya ihtiyaç duyan Humbul, internet sitelerinden birinde ’emekliye kolay kredi’ başlıklı ilanı gördü. Humbul, internet sitesi üzerinden 10 bin lira kredi için form doldurdu. Ali Burhan Ç. ve Neslihan Ç. tarafından telefonla aranan Humbul, Ankara’ya çağrıldı. Kredi umuduyla başkente giden Ali Humbul’a, iddiaya göre, evrak imzalatıldı ardından da şartları uygun olmadığı için kredi verilemeyeceği söylendi. Denizli’ye dönen Humbul, 2019 yılının Mart ayında, 2 bin lira olan emekli maaşının hesabında olmadığını gördü. Bankayla görüşen Humbul’a, adına kredi çekildiği, taksitlerin ödenmediği, imzaladığı taahhütname nedeniyle maaşına haciz koyulduğu söylendi. Dolandırıldığını anlayan Humbul, Ali Burhan Ç. ve Neslihan Ç. hakkında suç duyurusunda bulundu.

EVİNDEN OLDU13 aydır emekli maaşını alamayan ve kimsesi olmayan Ali Humbul, kirasını ödeyemediği evden de çıkmak zorunda kaldı. Kaymakamlığın kendisine tahsis ettiği 2 odalı konteynerde yaşamını sürdüren Humbul’un ihtiyaçlarını ise yardımseverler karşılıyor. Bugüne kadar toplam 26 bin lirayı haczedildiği için alamayan Humbul, yer yatağında yatıp, konteynerde kurduğu sobayla ısınmaya çalıştı. Humbul’a yaşam mücadelesi verdiğini öğrenen, merkezi İstanbul’da olan Mutluluk Giysin Çocuklar Derneği sahip çıktı. Dernek üyeleri, Humbul ile görüşerek konteynerini yeniden yapmaya karar verdi. Genellikle öğrencilere yardım eden dernek tarafından Humbul’un yaşadığı ve içinde sadece soba bulunan konteynerin zemini değiştirildi. Duvarlar ise yeniden boyandı. İçine çekyat, buzdolabı, çamaşır makinesi, ocak alınan konteynerdeki dolaplar yapıldı. Konteynerin önüne fayans döşenip, üzeri de veranda ile kapatıldı.

Çok mutlu olduğunu belirten Ali Humbul, “Dolandırıcılar beni mahvetti. Sağ olsunlar bana sahip çıktılar, artık daha mutluyum. Bazı hayırseverler de borçlarımın bir kısmını ödedi. 5 bin lira gibi kaldı. Yaşadığım konteyner yeniden yapıldı, eşyalarım geldi. Allah herkesten razı olsun. Elektrik gelince daha iyi olacak. Yerde yatıyordum, kalkamıyordum. Şimdi çekyatta yatacağım. Sıkıntılarım yavaş yavaş gideriliyor” diye konuştu.

Konteynerin yenilenmesinin ardından İstanbul’dan Ali Humbul’un yaşadığı mahalleye ziyarete gelen Mutluluk Giysin Çocuklar Derneği Başkanı Tuğba Doğan, “Ali amcanın hikayesini öğrendik ve üzüldük. Hayatına rahatlık ve konfor katabilmek adına bir şeyler yapmak istedik. Yaşadığı konteyneri çok kötüydü. Akan tavanı onardık, duvarları boyandı, yerler parke yapıldı. Konteynerin önüne fayans döşendi üzerine de veranda yapıldı. Mutfağı yeniledik, eşyaları için dolaplar yerleştirildi. Beyaz eşyalar da getirildi. Artık konteyneri yaşanabilir ev formuna sahip oldu” dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -Konteyner yenilenmeden önceki hali-Ali Humbul’dan detay-Yenilenen konteynerden detaylar-Çekyat, dolaplar ve beyaz eşyalardan görüntüler-Ali Humbul ile röportaj-Dernek Başkanı Tuğba Doğan ile röportaj

Haber– Kamera: Ramazan ÇETİN/DENİZLİ,

 Haber Kodu : 200816091

=======

Antalya sahillerinde ‘cankurtaran’ mesai

ANTALYA’nın dünyaca ünlü Konyaaltı Sahili’nde, olası boğulma vakalarına müdahale için 40 derece sıcağa aldırış etmeden görev yapan cankurtaranlar, yüzenlere ve güneşlenenlere sosyal mesafe kuralına uymaları çağrısı yaparak koronavirüse karşı da mücadele ediyor. 

Denizlerde boğulma tehlikesi geçiren kişilerin kurtarıcıları olarak canlarını tehlikeye atan cankurtaranlar, koronavirüse yönelik sıkı tedbirlerin uygulandığı yaz döneminde, pandemiyle sahilde mücadelede de önemli görev üstleniyor. Konyaaltı Sahili’nde sabah 9.00’dan 19.00’a kadar görev yapan cankurtaranlar, pandemi sürecinde denize giren ve plajda güneşlenenlerin sosyal mesafelerini gözetliyor. Antalya’nın 40 dereceyi aşan sıcak havasına aldırmadan kuleden gün boyunca sahili ve denizde yüzenleri gözetleyen cankurtaranlar, olası tehlike durumunda megafonla kişileri uyarıyor. Kuleden megafonla uyarı anonsları yapan cankurtaranlar, olası boğulma tehlikesine karşı da yüzenlere müdahale ediyor. Koronavirüs nedeniyle boğulma tehlikesi geçirenlere temas ederek suni teneffüs yapamayan cankurtaranlar, kalp masajının ardından tıbbi cihaz kullanarak kişinin nefes almasını sağlıyor.

EĞİTİM TATBİKATI GERÇEĞİ ARATMADIKonyaaltı Sahili’ndeki 34 kulede görevli 9’u kadın 43 cankurtaran, denize girenlerin güvenliği için sahillerin görünmez kahramanları oldu. Eğitim tatbikatı yapan cankurtaranlar senaryo gereği boğulma tehlikesi geçiren bir turisti kurtarıp, bellerine bağladıkları cankurtaran kemeri ile sahile çıkardı. Senaryoda nefes almayan turiste kalp masajı yaparak hayata döndüren cankurtaran, tıbbi cihaz kullanarak nefes almasına yardımcı oldu.

CANKURTARAN MELEKYüzerken ayağına kramp girmesi sonucu boğulma tehlikesi geçiren tatilciyi kurtarmasının ardından, sahildekilerin ‘cankurtaran melek’ sözüyle tebrik ettiği Aslınur Demirtaş, hayat kurtarmanın mutluluğunu yaşamanın kendisine gurur verdiği için mesleğini çok sevdiğini anlattı. Antalya’da 3 yıldır cankurtaran olarak görev yapan Demirtaş, “İnsanların hayatını kurtarmanın mutluluğunu seviyorum. İnsanlar güvenle yüzüyorsa, bunun nedeni biziz. Kulede oturduğum süreçte ‘Aaa.. Kadın bizi kurtarabilir mi?’ diye düşünenler üzse de tam tersi ‘Kadınlar da cankurtaranlık yapıyor, ne güzel’ diye söyleyenler de oluyor. Böyle düşünenler bizi mutlu ediyor. Mesai sürecinde sıcak havadan zorlansak da kurtardığımız bir kişi tüm yorgunluğumuzu alıyor. Birinin hayatına dokunmak onun yaşamına katkı vermek çok güzel duygu” diye konuştu.

KONYAALTI’NDA ANİ DERİNLEŞME UYARISIKonyaaltı’nda denize girenlere uyarıda bulunan Aslınur Demirtaş, “Yüzenlere en çok uyarıyı kulvar dışına çıkmamaları için yapıyorum. Orada tekneler, botlar yer alıyor. Kulede gözetleme yaparken uyarı için çaldığım düdükten zaman zaman rahatsız olanlar oluyor. Ben, kulvarın dışını araç yolu içini de yüzenler için belirlenen alan olarak değerlendiriyorum. En çok sahile çöp atanları uyarıyorum. Sahilimizi temiz tutmamız gerektiğini düşünüyorum. Konyaaltı Sahili’nde birkaç adım attıktan sonra derinleşme başlıyor. Yüzme bilmeyenlerin ya da az bilenlerin bu nedenle daha dikkatli olması gerekiyor. Sahile ilk defa gelenlere ani derinleşmeye dikkat etmelerini söylüyorum” ifadelerini kullandı.

79 KİŞİNİN CANKURTARANI OLDULARKonyaaltı Sahil Antalya Yaşam Parkı’nda görevli cankurtaranların amiri Himmet Güler,”Konyaaltı Sahili’nin 8 kilometrelik etabında sabah 9’dan 19’a kadar 34 kulede 43 kişilik cankurtaran ekibiyle misafirlerimize hizmet veriyoruz. Bu sezon 79 vakaya müdahale ettik. Bunların 15’i yorgun yüzücü, 64’ü de boğulma tehlikesi geçiren kişilerin kurtarılmasıydı. Denize girenlere kulvarın içerisinde yüzmeleri ve cankurtaranlarımızın uyarılarını dikkate almaları çağrısı yapıyorum. Koronavirüse yönelik sosyal mesafeye dikkat edilmesi gibi konularda misafirlerimizi de sık sık uyarıyoruz” dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ————–Cankurtaranlardan genel detaylarSahildeki kişileri uyaran cankurtaranlardan görüntülerCankurtaran kulesinde oturan Aslınur Demirtaş detaylarTatbikattan görüntülerTatbikattan drone görüntüleriSudan çıkarılan kişiye müdahale anından görüntülerSudan çıkarılan kişinin sedye ile taşınmasıCankurtaran Aslınur Demirtaş Röp.Cankurtaran amiri Himmet Güler Röp.Aslınur Demirtaş’ın boğulma vakasına müdahale anına ait cep telefonu görüntüsüHABER: Tolga YILDIRIM -KAMERA: Semih ERSÖZLER/ANTALYA,

Haber Kodu : 200816057

========================Kibyra’nın Medusa’sı ziyaretçileri çekiyor

Burdur’un Gölhisar ilçesinde bulunan Kibyra Antik Kenti’ne ziyaretçiler her geçen yıl daha fazla ilgi gösteriyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan projeyle düzenlenmiş ören yeri vasfı kazanan Kibyra Antik Kenti’nde en çok Medusa mozaiği ilgi çekiyor.Gölhisar ilçesinin Horzum Mahallesi’nde birbirinden derin uçurumlarla ayrılan 3 tepe üzerinde yer alan ve UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesindeki Kibyra Antik Kenti ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor. Kibyra Antik Kenti Kazı Başkanı Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Şükrü Özüdoğru, “2020’de öncelikle Kibyra’nın en tanındığı özelliği olan Medusa mozaiğinin açılmasıyla başladık. Medusa mozaiği özellikle yapılış tekniğiyle yani renkli mermer parçalardan ‘opus sectila’ denilen bir yöntemle oluşturulmuş ve dünyada bu özelliğiyle tek olan bir mozaik. Kibyra biraz bununla ünlenmişti. Kenti ziyarete gelenler Medusa mozaiğini özellikle görmek istiyor” dedi.Kibyra ziyaretçi sayısının yıldan yıla arttığını kaydeden Özüdoğru, “Kültür ve Turizm Bakanlığımız nezdinde hazırlanan ve uygulaması bitirilen projeyle artık Kibyra düzenlenmiş bir ören yeri vasfı kazandı. Gelen ziyaretçimiz için gelişmiş bir tesis yapıldı. Artık biletli girişlerimiz başladı. Pandemi sürecinden sonra haftanın belirli günleri tur otobüsleriyle ziyaretçilerimiz geliyor. Onun dışında özel arabasıyla giren ziyaretçi sayısında oldukça fazla bir artış var. Yani bu artış umuyorum Kibyra’nın önümüzdeki yıllar daha fazla ziyaretçi çekecek bir merkez olacağını da işaret ediyor” diye konuştu.Kibyra’yı gezmek için Antalya’dan eşi Rıza Faruk Okan ile birlikte gelen Şevkiye Okan, “İlk defa geliyorum. Pandemi döneminde gelememiştik. Yakın bir yerde olmasına rağmen gelemediğim için üzülüyorum. İlk fırsatta eşimle birlikte geldik. Burası bir tarih. Eskiler çok daha emek vermişler, şaşırılacak derecede yaptıkları işler. Herkese görmelerini tavsiye ederim” dedi.Isparta’dan gelen SDÜ İşletme Fakültesi Dr. öğretim üyesi Süleyman Dikmen de “Son birkaç yıldır basında görüyorduk. Sagalassos popüler ama burası o kadar popüler değildi. Bugün arkadaşımla görmeye geldik. Bayağı büyük bir alana yayılıyor. Daha kazı çalışmalarının başlangıcında. Muhtemelen süreç içerisinde daha geniş alanları görme fırsatı yakalarız” dedi.    GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ————–Kibyra drone görüntüsüZiyaretçilerŞükrü Özüdoğru ile röp.DetayHABER -KAMERA: Mesut MADAN/BURDUR,  

Haber Kodu : 200816037

=================================

Yeni Hasankeyf, turistlere hazırlanıyor VEYSEL Eroğlu (Ilısu) Barajı sularının altında kalması nedeniyle yeni kurulan Batman Hasankeyf’e bölge halkı yerleşirken, ilçenin cadde ve sokakları ile giriş ve çıkışlarında ekiplerin yol, alt ve üst yapı ile peyzaj ve refüj çalışmaları sürüyor. Çalışmaların tamamlanmasının ardından turistler, ilçede ağırlanmaya başlanacak.

Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) en önemli tesislerinden olan Dicle Nehri üzerindeki Diyarbakır, Batman, Mardin, Siirt ve Şırnak’ı kapsayan, gövde bakımından dünyanın en uzun, güç bakımından ise Türkiye’nin 4’üncü büyük barajı Veysel Eroğlu (Ilısu) Barajı ve Hidroelektrik Santrali ile birlikte tarihi Hasankeyf ilçesi de sular altında kaldı. Barajın yapımı sırasında 300 milyon TL harcama tutarıyla Hasankeyf ilçesi 3 kilometre mesafedeki yeni yerleşim yerine, tarihi Artuklu Hamamı, Sultan Süleyman Koç Camisi, İmam Abdullah Zaviyesi, Er-Rızık Camisi minaresi, Zeynel Abidin Türbesi, Eyyubi (Kızlar) Camisi ve kale giriş orta kapısı ise taşları tek tek sökülüp, Dicle Nehri Kıyısı’ndaki Kültürel Park’a taşındıktan sonra yeniden inşa edildi. Yeni yerleşim yerinde ayrıca kaymakamlık, belediye hizmet binası, İlçe Jandarma Komutanlığı, İlçe Emniyet Müdürlüğü, Batman Üniversitesi Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Meslek Yüksekokulu, 25 yataklı Hasankeyf Devlet Hastanesi, kütüphane ve müze gibi çok sayıda kurum hizmet vermeye başladı.

YENİ YOLLAR YAPILDIIlısu ile birlikte daha önce standardı çok düşük ve araçların zorlukla geçtiği Midyat- Dargeçit yolu yeniden inşa edildi. Bu kapsamda 52 kilometrelik ulaşım yolu ile Dicle Nehri üzerine 250 metre uzunluğunda köprü inşa edildi. Daha önce sallarla geçilen Dicle Nehri artık köprü ile geçiliyor. Baraj inşaatı kapsamında Batman-Siirt-Şırnak ve Diyarbakır’a ait köylerde de 237 kilometre asfalt kaplı köy yolu yapıldı.

MAHALLE VE CADDELERE TARİHİ İSİMHasankeyf’in yeni yerleşim yerinde 4 mahalle kuruldu. Mahallelere ise tarihi isimler verildi. Kültür, Raman, Dicle ve ilçede 300 yıl hakimiyet sürdüren Eyyubilerin adı verilen mahallerin bulunduğu yeni Hasankeyf’te, TOKİ tarafından bölge mimarisine uygun 160 metrekarelik 710 konut ve 98 iş yeri inşa edildi. Tek katlı inşa edilen konut ve iş yerleri sahiplerine teslim edildi. Hasankeyfliler, 4 mahalleden oluşan yeni yerleşim yerine taşınmaya başladı. Baraj projesi kapsamında su altında kalan 12 bin yıllık tarihi ilçeden kopmadan, 3 kilometre mesafedeki yeni yerleşim yerindeki evlerine taşınan Hasankeyfliler, yaşamlarına başladı. 12 bin yıllık geçmişe sahip Hasankeyf’in yerine inşa edilen yeni yerleşim biriminde çalışmalar aralıksız sürdürülüyor. Alt ve üst yapılar ile yol, refüj ve peyzaj çalışmalarına devam ediliyor. Yol ve sokak çalışmaları süren ilçede işçiler, iş makineleriyle gece gündüz çalışıyor.

‘BÖLGENİN EN GÜZEL İLÇESİ KONUMU HALİNE GELECEK’Çalışmalar hakkında bilgi veren Hasankeyf Belediye Başkanı Abdulvahap Kusen, Hasankeyf’in şu an inşaat halinde olduğunu ve yeni ilçe kurulduğunu söyledi. Kusen, şöyle konuştu:  

“Şehirdeki kamu yatırımları ve diğer çalışmalar devam ediyor. Hem ihalesi yapılıp çalışmaya başlanılan hem de önümüzdeki birkaç ay içerisinde belediyenin hizmet alanları olarak bilinen kent meydanı, ilçe otogarı, düğün salonu ve taziye evleri, belediye bakım onarım araçları, mezbaha ihale aşamasında. Yeni kurulan bir ilçe tarihi ve kültürel değerlerin taşındığı kültür park alanında da eylül ayında Devlet Su İşleri (DSİ) ve Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında sözleşme neticesinde o alanda da çalışmalar mümkünse devam edecek. Göl alanı oluştuktan sonra limanlar yapıldı. Hasankeyf gerçekten şehirsel anlamda örnek bir proje. Bu proje uygulama aşamasında biraz sıkıntılarla ortaya çıkınca Cumhurbaşkanı talimatıyla tekrar bir çalışma yapılıyor. Belediye önünde ve refüjlerde bir çalışma yapılıyor. Diğer alan ise yeşil alanlardır. Bu şehir daha yeni taşındı, ağaçların bir kısmı ekildi, bir kısmı da ekilmeye devam ediyor. İnanıyorum ki Hasankeyf ilçesi bu fiziki ile peyzaj çalışmaları bittikten sonra bir önceki Tarım ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu hocamızın bize Hasankeyf’te Millet Bahçesi sözü var. O da hayata geçilirse bu vizyon projesi tam anlamıyla ifadesini bulacak. Hasankeyf, bölgenin en güzel ilçesi konumu haline gelecektir.”

Kaynak: Demirören Haber Ajansı

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.